Astral seyahat, özellikle ezoterik ve New Age çevrelerinde, astral ya da esiri beden dedikleri fiziki olmayan bir bedenin fizik vücudu terk edip evrende bilinçli bir şekilde serbest olarak dolaşmasına verilen isimdir. Astral projeksiyon ismi ile de bilinir. Belli miktar paralar karşılığında size astral seyahat yapmayı öğretmeyi söz veren kurs ya da hocalara, eğitim DVD’lerine ve kitaplarına Türkiye’de de rastlamak mümkün. Peki, gerçekten astral seyahat mümkün mü? Yazımızda bu soruya cevap arayacağız.
SONSUZA DEK UZANAN GÜMÜŞ İP!
Astral seyahat kavramı, aslında yeni bir kavramdır. 19 yüzyılda New Age hareketlerinin öncüsü olarak görülebilecek Teozofi Cemiyeti ve onun üstatlarından Madam Blavatsky’nin ortaya attığı bir kavramdır. Blavatsky’nin ortaya attığı astral seyahat tezinde, fiziksel bedeni terk eden şey, bilinç ya da ruh değildir; astral beden onlardan farklıdır. Blavatsky, insanların yedi adet bedene sahip olduğuna inanırdı, “astral beden” aura’yı taşıyan, duygu ve arzuların yer aldığı bedendir. Aura kavramının nasıl uydurma bir kavram olduğunu daha önceki bir yazımızda incelemiştik. Astral beden, fiziksel bedeni terk ettiği zaman, astral düzlem denilen farklı bir boyuta çıkar ve oradaki diğer astral bedenleri algılar. Astral beden, fiziksel bedeni terk ettiği zaman, ona “ince ve sonsuza kadar uzayabilecek gümüş bir ip” ile bağlıdır.
Blavatsky’den sonra astral seyahat, onun kullandığı anlamdan daha genel olarak, bilincin bedeni terk edip fiziki dünyada ya da “başka boyutlarda” gezmesi anlamında da kullanılmaya başlandı. Özellikle çeşitli New Age gruplarının liderleri ya da üstatları, “derin” bilgilerinin ve hakikatleri kavradıklarının bir delili olarak astral seyahat yapabildikleri iddiasını öne sürerler. İnsanların önemli bir kısmı, böylesi özel yeteneğe sahip olduğunu düşündükleri bireylere inanma eğilimine girmişlerdir. Bu yüzden astral seyahatin mümkün olup olmadığının ve mahiyetinin ele alınması önemlidir.
Bazı anketlere göre her 10 kişiden biri, diğerlerine göre ise her 5 kişiden biri, hayatının bir anında fiziksel vücudunu terk ettiğini iddia etmektedir. Bunu iddia edenlerin büyük çoğunluğu; bu hali ya uyku halinde, ya hipnotizma halinde ya da uyuşturucu kullandıkları zaman yaşadıklarını söylemektedirler. Çok az bir kısmı, meditasyon yaparak vücudunu terk edebildiklerini söylemektedirler. Bu iddiaların gerçeklik payı nedir?
OYSA DENEYLE İSPATI ÇOK KOLAY
Fiziksel vücudu terk edip, evrende dileğince dolaşma iddiasını bilimsel olarak sınamak çok kolaydır. Mesela kapalı bir odaya 5 adet nesne konulabilir ve iddia sahibi kişinin bu nesneleri bedenini terk ederek gidip görmesi ve daha sonra insanlara söylemesi istenebilir. Bu şekilde yapılan tüm deneylerde, astral seyahat iddiasında bulunanlar başarısız olmuşlardır. Astral seyahat yapabildiğini iddia eden hiçbir “medyum” ya da “üstat” bu kadar basit bir testi bile geçememektedir!
Bilim insanları, bağnaz oldukları ve bu tarz olguları görmezden geldikleri iddiası ile suçlanırlar. Oysa astral seyahat eğer doğru ise, devrim niteliğinde bir fenomendir. Bunu ortaya çıkaracak bilim insanı Nobel Ödülü’nü alır ve tarihe adını altın harflerle yazdırır. Düşünsenize gezegenlere uzay aracı kullanmadan, direkt astral seyahatle gidip görmek ve bilgi toplamak mümkün hale gelecek. Nitekim bir medyum olan Ingo Swann, astral seyahatin bir türü gibi de düşünülebilecek duru görü ile Jüpiter’e gittiğini iddia etmiş, orada dağlar ve kayalar gördüğünden bahsetmişti. Voyager uydusu Jüpiter’e gittiğinde, Swann’ın iddiaları yalanlanmıştı. Tabi astral seyahatin getirileri bununla sınırlı değil, mesela büyük bir deprem sonrası, enkaz altındaki kazazedelerin yeri, astral seyahat aracılığı ile tespit edilebilecek, hayatlar kurtulacak. Böyle bir seyahat yönteminin getireceği ilerlemeleri hayal etmek bile güç. Nitekim Soğuk Savaş sırasında ABD ve Sovyetler Birliği, istihbaratta kullanılabileceği gerekçesi ile astral seyahat üstüne araştırmalar yaptı, fakat olumlu bir sonuç alamadılar.
Peki, astral seyahat yaptığını iddia eden onca insan yalan mı söylüyor? Bu insanların belli deneyimler yaşadığı doğrudur, ancak bunlar ne yazık ki beynin hayal dünyasında gerçekleşen yolculuklar. Bu deneyimler ya kişilerin bilinçli oldukları lüsid rüyalarda ya da hayallerinde gerçekleşiyor. Nitekim konu hakkında uzun yıllar araştırmalar yapan, kendi de benzer deneyimler yaşadığını söyleyen araştırmacı Susan Blackmore, astral seyahat yaptığını iddia eden insanların, hipnotizmaya daha yatkın, hayal gücü ortalamadan yüksek, kolayca dalabilen insanlar olduğunu deneysel olarak göstermiştir. Blackmore önceleri astral seyahatin mümkün olduğuna ikna olmuş ve bunun gerçekleştiğini ispatlamak için yıllarca çalışmıştı. Fakat araştırmaları ve deneyleri sonucunda, astral seyahatin diğer New Age iddiaları gibi nesnellikten uzak, gerçek olmayan iddialar olduğunu keşfetti.