Düşünce gücü çöktü!

Maddeyi düşünce gücü ile etkilemeye telekinezi deniyor. Bu sözde psişik yeteneğe sahip insanlar hiç dokunmadan uzaktaki cisimleri sadece düşünerek hareket ettirebilir, bükebilir ya da etkileyebilir. Star Wars’tan X-Men’e, popüler kültürde her zaman karşımıza çıkan telekineziyle ilgili gerçekleri açıklıyoruz

0
3033

Cisimlerin düşünce gücü ile etkileneceği fikrine çeşitli kültürlerde rastlansa da, bu fikir özellikle 19. yüzyılda new age akımının öncüsü olarak değerlendirilebilecek dini bir hareket olan spiritüalizmin ortaya çıkması ile popüler hale geldi.
O zaman Avrupa’da çeşitli psişik güçlere sahip medyumlar, ölülerle konuştuklarını iddia edip insanlardan ciddi paralar kazanıyorlardı. Ölülerle konuşma seansları özdeş odalarda gerçekleştiriliyor ve medyumlar müşterilerine gerçekten doğaüstü güçleri olduğunu ya da hayalet çağırdıklarını göstermek için bu odalarda çeşitli telekinezi şovlar sergiliyorlardı. Ancak kısa süre içinde bu şovların çeşitli görünmez ip, ayna ya da mıknatıslar yardımı ile gerçekleştiği anlaşıldı ve bu akım popülerliğini yitirdi.

Bilimsel Olarak İspatlanmadı

Parapsikolojinin kurucusu J. B. Rhine, 1930’larda telekinezi üstüne araştırmalar yapmaya başladı. Rhine, düşünce gücü ile zarları etkileme deneyleri yaptı. Bu çalışmaları sonucunda Rhine telekinezinin mümkün olduğu kanaatine vardı ve telekinezi fikri tekrar toplumda canlanmış oldu. Ancak Rhine’ın deneylerinde çok sayıda hata tespit edilince bilim camiası tarafından ciddiye alınmadı.
1970’ler ise ünlü telekinezi şovmenlerinin çağı oldu. Uri Geller, yaptığı kaşık bükme ve saati durdurma şovları ile hem milyon dolarlar kazandı hem de milyonları telekinezinin mümkün olduğuna ikna eti.
Oysa Geller’in yaptığı tek şey illüzyonistlerin kullandığı metotları kullanıp insanları kandırmaktı. Geller’in bilimsel testlerden kaçması ve illüzyonistlerin Geller’in şovlarını nasıl yaptığını ifşa etmesine rağmen fanları ona inanmaya devam etti.
Bir başka meşhur şovmen James Hydrick’ti. O, düşünce gücü ile kalemleri oynattığını, kitap sayfalarını çevirebildiğini iddia ediyordu. Ancak bir TV programında kitabın etrafına hafif köpükler koyuldu. Ve Hydrick’ten bu koşullar altında düşünce gücü ile kitabın sayfalarını çevirmesi istendi. Hydrick sayfaları çeviremedi. Böylece bütün şovlarını düşünce gücü yerine aslında sadece üfleyerek yaptığı ortaya çıktı.

28 Yıllık Kandırmaca

Sonuç olarak 200 yıllık telekinezi iddialarından hiçbiri bilimsel olarak ispatlanamazken, iddiaların neredeyse tamamının illüzyon olduğu anlaşılmıştı. Telekineziyi açıkça deneysel koşullar altında ortaya koyacak biri çıkmayınca, parapsikologlar araştırmalarını başka bir yöne kaydırdılar ve böylelikle mikro-telekinezi üstüne çalışmalar başladı.
Mikro-telekinezi savunucularına göre, insan zihni, madde üstünde devasa boyutlarda değişimlere yol açamasa da çok küçük ancak istatistiksel olarak fark edilen etkiler oluşturabilir. Bu görüşü ispatlamak amacıyla Robert Jahn, Princeton Üniversitesi’nde 1979 yılında PEAR kısaltması ile bilinen bir laboratuvar kurdu. 28 yıllık bir çalışmanın ardından laboratuvar 2007 yılında kapatıldı. Çoğu kişi bu laboratuvarda elde edilen sonuçların telekineziyi ispatladığı kanaatindedir.
PEAR, Rastgele Sayı Üreteçleri’ni (RSÜ) kullanıyordu. RSÜ’ler, çok sayıda parayı atıp, yazı tura sonuçlarını analiz eden aygıtlar olarak düşünebilir. Genel olarak bu makineler rastgele 0 ya da 1 üretirler. PEAR grubunun yapmaya çalıştığı şeyi ise, bazı gönüllülerin bu makinelerin sonuçlarını zihinleriyle etkilemeye çalışması şeklinde özetleyebiliriz. Para atışı örneğimize dönersek, normal şartlarda yüksek miktarda parayı havaya atıp yazı ve turaları sayarsak iki grubun da hemen hemen eşit olduğunu görürüz. PEAR ekibi ‘para atılan’ ortama birkaç gönüllü koyuyor ve gönüllüler zihinleriyle yazı veya tura gelme oranını artırmaya çalışıyordu. PEAR ekibi 28 yıl sonundaki milyonlara yaklaşan deneyden sonra istenilen yönde yüzde 50,02 oranı elde ettiklerini, bunun ise zayıf da olsa telekinetik bir yetenek olduğunu ispatladığını iddia ettiler.

Fizik Yasaları İzin Vermez

Çoğu new age savunucusu bu verilere atıf yapar. Ancak ne yazık ki PEAR’da elde edilen sonuçlar, telekinezinin bilimsel ispatı olmaktan uzaktır. Yapılan metodolojik ve istatistiksel hataları görmezden gelsek bile önemli bir sorun vardır. PEAR’ın deneylerini bağımsız üç laboratuvar, Freiburg’da ve Giessen’deki iki enstitü ile York Üniversitesi’nde Stan Jeffers tekrar etmiş, ancak telekinezi yönünde olumlu veriler bulamamışlardır. Nitekim PEAR da kendi deneylerini başarılı bir şekilde tekrar edememiştir. Bu da söz konusu ilk sonuçların hatalı olduğu konusunda ciddi şüpheler oluşturmaktadır.
Aslında iddia edildiği gibi telekinezi varsa bu hiç RSÜ gibi makinelere ve kompleks istatistiksel hesaplara gitmeden test edilebilir. Bu, mikrobalans olarak bilinen ve gramın milyonda bir etkisini bile ölçebilecek aletler kullanılarak gerçekleştirilebilir. Eğer insan zihninin gerçekten madde üzerinde en ufak bir etkisi bile varsa, bu mikrobalans tarafından tespit edilebilir. Ancak böyle bir test yapmaya kalkan parapsikolog yoktur, zira bu apaçık bir şekilde telekineziyi yanlışlayabilecek bir deneydir. Bu da bu kişilerin istediği bir şey değildir.
Sonuç olarak telekinezi, lehinde hiçbir bilimsel veri bulunmayan, sadece bilim kurguda yeri olan bir fenomendir. Dahası telekinezi, fizikteki en önemli ilkelerden biri olan enerjinin korunumu kanunu ve momentumun korunumu kanunu ile çelişir. Fizik yasaları telekineziye izin vermez.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here