Minimalizm felsefesini tanımlamadan önce, minimum nedir tanımlarsak konuya daha iyi bir giriş yapmış oluruz. Öncelikle “minimum” sözcüğü Fransızca kökenli bir sözcük olup, “bir şey için en az veya asgari derece” anlamlarına gelmektedir. Minimalizm felsefesi ise, insan hayatındaki maddi ve manevi değerleri ihtiyaçlara göre sınırlandırıp en aza indirgeme, en aza indirgeme sayesinde hayat içinde hareket serbestliği sağlamakla birlikte yaşama konfor ve kalite kazandırma anlamlarına gelmektedir.
Her ne kadar çok bilinmese de minimalizm 19. Yüzyılın ikinci yarısında ortaya çıkmıştır. Daha çok sanat kavramları içerisinde yer almasına rağmen, son yıllarda artan teknoloji ve iletişim ağları, ürün çeşitliği ve fazlalığı, tüketim çılgınlığı ve değişen alışkanlıklara tepki olarak sadeliği savunmaktadır. Şunu hatırlatmakta fayda var: Minimalizmin sadeliği, basitlik olarak algılanmamalıdır. Alabileceğinizin en azını ve şartlar içerisinde en iyisini almak bu akımın prensiplerindendir.
Peki nasıl minimalist olunur? Çeşitli kaynaklarda farklı maddeler olsa da genel olarak;
-
Fazla kılık kıyafete sahip olunmamalı
-
Birden fazla sosyal medya hesabı kullanmamalı
-
Çok fazla yiyip içmemeli
-
Mal biriktirme yerine, sosyal hayat arkadaşları biriktirmeli
-
Sadelikten yana olunmalıdır.
-
Gereksiz zaman harcamama
-
Sade düşünüp sade konuşma gibi
Bu liste minimalist çevrede olmanın yollarını sunmaktadır. İlk bakışta sanki yaşam standartlarını düşürmüş gibi gözükse de, kendimize daha çok zaman ayırıp, ruhumuzun ihtiyaçlarını daha iyi duymamızı sağlar. Stresi azaltıp, yaşam kalitenimi de artırmaktadır.
Önemli olan hayatta en çok şeye sahip olmak değil, en az şeye ihtiyaç duymaktır’ diyen Platon aslında kısaca özetlemiştir. ‘Homo Sapiens’ ve ‘Tüfek, Mikrop, Çelik’ gibi kitaplar da bu kanıyı desteklemektedir. Ayrıca, Steve Jobs, Mark Zuckerberg, Einstein gibi insanlar bu akıma başarılı örneklerdir.