Diş Hekimliğinin Tuhaf Geçmişi

0
5393

 

Çocukluğumuzda, hiçbir şey bizi diş hekimine gitmeye kolay kolay ikna edemezdi. Hatta çoğumuz için bu durum yetişkin olmamıza rağmen pek değişmiş sayılmaz. Fakat ilerleyen bilim ve teknolojik imkanlar sayesinde, diş hekimliğinde uygulanan yöntemler bugün oldukça başarılı. Anestezi ve hijyenik aletler gibi en temel ihtiyaçlar mevcut. Eskiden durum böyle değildi. İngiliz Diş Hekimleri Birliği’ne göre 1921’e kadar diş hekimleri, uzmanlıklarını kanıtlamak zorunda dahi değillerdi.

Eski Aletler

Diş hekimi kullanacağı araç gereci yavaş yavaş hazırlamaya başladığında hepimizin içini bir endişe sarar. Kimse bundan hoşlanmaz. Ama en azından ilk çağlarda değiliz. Çünkü o zamanki diş aletleri keskin kayalardan oluşuyordu.

Kansas Üniversitesi’nde bir paleoantropolog olan David Frayer, kendi dişhekimi Joe Gatti (Washington Post aracılığıyla) yardımıyla ilkel zamanlardaki dişhekimliği üzerine bir makale yazdı. Hırvatistan’da bir mağaradan getirilmiş olan ve 130.000 yıl önce yaşayan bir insana ait olan dört dişe bakıyorlardı. Gatti, dişlerin durumuna şaşırmıştı. Dişlerin üzerinde kürdandan kaynaklanmış gibi duran çizikler vardı. “Kürdan” derken, keskin bir kemik parçası veya bir çubuğu kastediyordu muhtemelen.

Şimdi, biraz da İtalya’da çalışan arkeologlara ve en azından şimdiye dek bildiğimiz ilk diş çürüğü keşfine bir göz atalım. İşlem, yaklaşık 14.000 yıl önce yapılmıştı ve arkeologlar enfeksiyonun dişten nasıl çıkarılmış olabileceğine dair  birkaç farklı yol denediler. En büyük ihtimalle dişe küçük ve keskin bir çakmaktaşı parçası sokuldu ve bu yolla dişin içi oyuldu. Aynı araştırmacılar, 13000 yıl önce içi ziftle doldurulmuş bir diş çukuru üzerinde çalıştılar. Evet, bu dolgu katrandı.

Diş Beyazlatma Her Zaman Önemliydi

Tarih, beyaz bir gülümsemeye sahip olduklarından emin olmak için fazladan çaba sarfeden insanlarla doludur. Eğer bugünkü ürünlerden bazılarının tadının kötü olduğunu düşünüyorsanız, eski yöntemlerden nefret etmiş olurdunuz.

Beyaz dişler eski Mısırlılar için, özellikle de sosyal statüsü yüksek olanlar için son derece önemliydi. Kanada Diş Hekimliği Akademisi, beyaz sirke ve ponza taşından yapılmış bir macun kullandıklarını ve yıpranmış bir çubuğun ucuyla bu macunu dişlerine uyguladıklarını söylüyor. Eski Roma’da daha da kötü bir şey kullanıyorlardı: İnsan idrarı. Garip olan şey, muhtemelen yüksek amonyak içeriği nedeniyle işe yaramasıydı.

Bundan daha kötüsü olamaz, değil mi? Muhtemelen, olabilir. 17. yüzyılda, diş beyazlatmada büyük bir ilerleme oldu. Berberler (evet, berberler) dişlerin yüzeyine metal bir tabakayla kaplıyorlardı ve daha sonra bu tabakanın üzerinden nitrik asit uyguluyorlardı. 19. yüzyıla gelinceye kadar ise hidrojen peroksitin, acı olmadan hemen hemen aynı şeyi yapabildiğini keşfeden insanlar, diş beyazlatma uğruna bu zehirli maddeye katlandılar.

Eskiden Uygulanan Evde Diş Bakımı Yöntemleri İğrençti

Bugün, diş macunu seçerken karşılaştığımız en büyük zorluk, hangisini satın alacağımıza karar vermeye çalışmaktır. Ticari diş macunları nispeten yeni bir buluştur. Eskiden daha fazla çeşit vardı.

En eski tariflerden biri, dördüncü yüzyıl Mısır’ından geliyor. Tarif bir papirüs parçası üzerinde koyulmuş ve bir kaya tuzu, nane, biber ve kurutulmuş iris çiçeği karışımından oluşuyor. Avusturyalı bir diş hekimi bunu denedi ve diş etlerinin kanamasına neden olsa da, diğer diş macunu formülleri kadar kötü olmadığını söyledi.

Peki, eski macunların içinde ne vardı? Ponza, yanmış yumurta kabuğu, öküz toynağı külleri, ezilmiş istiridye kabukları ve ezilmiş kemiklerden oluşan bir karışım. 1800’lü yıllarda macun üretiminde sabun, odun kömürü, tebeşir ve betel fıstığı kullanılıp da işler değişmeye başlayana kadar, diş macunu tarifi bu şekilde kaldı.

İlk Diş İmplantları

Parlak diş implantları, bazılarının zenginliklerini göstermek için kullandıkları garip bir yol olabilir. Ama yeni bir şey değiller. Teksas A & M Üniversitesi Sağlık Bilimleri Merkezi’ne göre, ilk diş implantları, milattan önce 2500 yıllarındaki eski Mısır’a dayanıyor.  Bu ilk implantlar çoğunlukla diğer dişleri sabitlemek, dekoratif olmaktan ziyade kullanım için yapıldı ve altın tel kullanıldı. Birkaç bin yıl sonra, Etrüskler öküz kemikleri ve altın şeritler kullanarak ve yedek dişler üretiyorlardı. Fenikeliler de benzer bir yöntem kullanıyorlardı. Fakat onların ürettikleri dişler, fil dişindendi. Mayalar ise implantları için deniz kabuğu kullanıyorlardı.

Üçüncü yüzyılın başlarından kalma bir Fransız bölgesinde yapılan bir kazı sırasında bulunan bir iskelette, çene içine sıkıca yerleştirilmiş demir bir iğne bulundu. LiveScience, bu bulgudan yola çıkarak, antik Keltlerin kendi diş implantlarına sahip olduklarını söylüyor. Bilim insanları bu tür bir implantın sadece işlevsel değil aynı zamanda da dekoratif olduğunu düşünüyorlar.

“Acısız Diş Çekilir” ( Yani Diş Acısız Çekilir ) 

İngiliz Diş Hekimleri Birliği, din adamları, eczacılar, kuyumcular, perukçular ve hatta demirciler de dahil olmak üzere bir dizi insanın sundukları hizmetler arasında diş hekimliğini de saydıklarını söylüyor. Hangisini tercik ederdiniz?

Orta Çağ’da başka bir seçenek vardı: Diş çekiçiler. 7nci Henry’nin bile bir diş çekici ekibi  vardı. İ.D.H.B., 14. yüzyıldan itibaren, diş çekicileri ülkeyi gezerlerdi ve pazarlarda ya da  fuarlarda dişini çektirmek isteyenlere hizmet verirlerdi. Dahası, garip bir şekilde dikkat çekerlerdi: Soytarılar gibi giyinip çektikleri dişleri kollarına takarlardı. Exeter Üniversitesi’nden Dr. Alun Withey, diş çekicilerin diş ağrısını hafifletmek için bazen ağrıyı çabucak kesen ilaçlar verdiklerini söylüyor.

Diş çekme işinden o kadar parayı kazanamayacağınızı düşünüyorsanız, muhtemelen haklısınız. 16. yüzyıldan 18. yüzyıla tarihlenen sanat eserlerine göre, diş çekicilerinin, ücretlerini başka şekillerde almış olabileceği görülüyor. Bazı diş çekicileri, acı çeken insanların ceplerini boşaltan ya da diş çekmeyi izlemek için etrafta duran insanların kalabalığından faydalanarak hırsızlık yapan suçlularla çalışmış olabilir.

Waterloo Dişleri

19. yüzyılda, şeker Avrupalıların beslenme şekillerinin büyük bir parçası haline geldi. Diş hekimliği hala oldukça amatör bir olay olduğu için diş çürüğü de yaygındı. Diş protezleri de vardı, ama diş hijyeni ile birlikte, modern protezler henüz icat edilmemişti. Ürün temini ise korkunç bir yerden geldi: Waterloo Savaşı.

Fransız Ordusu 18 Haziran 1815’te iyice ve tamamen mahvolmuştu ve savaş bittiğinde, yaklaşık 51.000 ölü vardı. Girişimci ruhunu hiç kimse ve hiçbir şey durduramaz. Bu yüzden girişimci insanlar savaş alanında ellerine geçen her şeyi yağmaladılar. İngiliz Kütüphanesi’ne göre, bu ölülerin dişleri de bunlara dahildi. Bu dişleri Waterloo Teeth olarak adlandırdılar ve protezlerde kullanılmak üzere diş hekimlerine sattılar. Amerikan İç Savaşı ve Kırım Savaşları’nda da aynı şeyleri yaptılar. Dişler o zamana kadar kullanılanlardan daha iyi bir kaliteye sahipti. Zira bu dişler, ihraç edilen suçluların ve mezar soyguncularının ele geçirdikleri mezarlardaki ölülerden alınan dişlerdi.

En azından bu hikayenin biraz cesaret verici tarafı var. Ölenlerin dişlerini kendi ağızlarına sokmaktan kimse hoşlanmazdı. 1820’lerde bu fikirden yola çıkan Claudius Ash adlı bir kuyumcu, porselen diş konusunda önemli gelişmeler kaydetti. 20. yüzyılın başlarında, ölü erkek dişleri kullanmak artık daha az yaygın hale gelmişti.

Vaudeville Tarzı Diş Hekimliği

Dişini yeni çektirmiş olan birine anestezinin nasıl birşey olduğunu sorduğunuzda, size harika bir şey olduğunu söyleyecektir. Ahşap Kütüphanesi-Anesteziyoloji Müzesi’ne göre, bildiğimiz anestezi 20. yüzyılın ortalarında kullanılmaya başlanmıştı. Bundan önce, kokain ve kloroform gibi şeyler kullanılıyordu ve vaudeville dişhekimleri vakasında ise, dans eden kızlar da kullanılıyordu.

Atlas Obscura, Edgar Parker’ın – daha sonra adını Painless Parker olarak değiştirdi – aslında 1892 yılında Temple Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden mezun olduğunu söylüyor. Ancak, bu kısım  hikayedeki en normal şey. Parker, Temple Üniversitesi’nde bir diş hekimi olarak 59 yıl boyunca çalıştığı sırada çektiği binlerce dişi bir kovaya doldurmuştu.  Bu dişlerin çoğunu ise yolculukları sırasında çekmişti.

Parker, ülkeyi, böcekler, akrobatlar, sihirbazlar, hokkabazlar ve dansçı kızlarla dolu  Vaudeville tarzı bir gösteri kumpanyası ile gezdi. Hatta sürdüğü bir fil bile vardı ve sahneye çıktıktan sonra yaptığı tek şey diş çekmekten ibaretti. Rekoru, bir günde 357 dişti. Hepsi de viski ya da kokain bağımlısı olan ve teorik olarak dansçı kızlar tarafından dikkati dağıtılan, ve eline içki dolu bir bardak verilen insanlardan alınmıştı. İşe yaradı mı? Amerikan Diş Hekimliği Derneği, ona “mesleğin haysiyetine karşı bir tehdit” demişti.

Akıl Sağlığını Korumak İçin Diş Çekmek

20. yüzyılın başında, diş hekimliği ve psikiyatri oldukça korkunç sonuçlarla mücadele veriyordu. Çatışmanın merkezinde Dr. Henry Cotton, kendisine ait Trenton Psikiyatri kliniği, ve onun ototoksikasyon teorisi vardı. Teorinin temeli, ruhsal hastalığın vücudun bir yerinde bir bakteriyel enfeksiyondan kaynaklanmasıydı ve bu enfeksiyonu ortadan kaldırarak, akıl hastalığını ortadan kaldırmaya yönelikti. Tabii ki yanlıştı. Fakat çoğu insanın vücudundan bir yığın parçayı aldırmasını engellemedi.

Safra kesesi, kolon ve tiroid gibi şeylere ek olarak, bir ton dişi de çekip çıkardı. Çalışmasına ilk başladığında, hastalarının büyük bir yüzdesinin çürük dişleri olduğunu gördü ve bu durum kendisine oldukça mantıklı ve büyük bir neden olarak görünüyordu. Fakat hastaların söz konusu organlarını almak işe yaramadı. Bu yüzden de enfeksiyonun yayılmış olduğunu ve vücuttaki başka organların da alınması gerektiğini varsaydı.

İşler kontrolden ciddi şekilde çıktı ve Dr. Cotton, bir önlem olarak dişlerin çekilmesi gerektiğini savundu. Sadece kendi dişlerinden bazılarını çekmekle kalmadı, aynı zamanda karısının ve oğullarının dişlerini de çekti. Hastaları (hayatta kalanların yüzde 70’i), problemlerinin listesine yetersiz beslenmeyi eklerken ve oğulları intihar ederken, Dr. Cotton ise komik bir şekilde zengin ve saygın doktor bir haline geldi.

Diş Ağrısı Ağacı

Diş hekimine gitme fikrinden nefret ediyorsunuz ama diş ağrınız mı var? Nepal’de, size biraz olsun yardımcı olabilecek en azından içinde diş hekimine gitmek olmayan bir seçenek var.

Atlas Obscura, bunun Vaisha Dev ya da Diş Ağrısı Ağacı olduğunu söylüyor. Katmandu’da halka açık bir tapınağın bütününü oluşturan ve bir dişhekimliği merkezinin tam ortasında olan bir ağaç kütüğü var. Diş ağrısı ile ilgili ilahi bir yardım istemek için tamamen ağrısız bir seçenek.

Diş ağrılarının geçmesini uman hastalar, Diş ağrısı tanrısı olan Newar Vaishya Dev’e adak için, zaten bozuk paralarla kaplı olan bir kütük üzerine bir adet bozuk para çiviliyorlar. Efsane, kutsal mekanın ortasında sana yardım edecek bir tanrı olduğunu söylüyor. Ancak eğer tanrı yardım etmezse, bölgede kliniği olan diş hekimleri muhtemelen bu yardımı yapabilir. İyi pazarlama mı? Kesinlikle. İşe yarıyor mu? Tabii ki!

Diş Çıkaran Bebekler İçin Ağrı Kesici

Diş çıkarma bebekler için her zaman bir problem olmuştur. 19. yüzyılda, bebek ölümlerinin önemli bir yüzdesinin diş çıkarma sırasında yaşanan sağlık problemleri olduğuna inanılmşıtır. Ünlü ozan Homeros bile, bebeklerin çektiği güçlükler hakkında hikayeler yazdı ve daha sert dişlere sahip olan bebeklerin daha iyi ve daha güçlü bir çocuk olduğunu iddia etti. Uykudan mahrum bırakılmış ebeveynlere küçük bir rahatlıktı belki de; ancak eskiler de acıya karşı pek çok çözüm önerdi.

İlk altı yüzyıl boyunca, sayısız çocuğa  tavşan ya da kuzu beyni sürüldü. Çünkü dişler henüz yeterince can sıkıcı değildi. Takılar ve tılsımlar da kullanıldı ve orta çağlardan itibaren, bebeklere, çiğnemeleri için beyinden yapılmış bir merhemle birlikte çiğnemeleri için bitki kökleri verildi. 16. yüzyılın ağrı kesme yöntemlerine kıyasla bu işlem, yeni dişlerin diş etlerini açarak çıkması bakımından kulağa çok daha mantıklı geliyor. Bu yöntem çok uzun bir süre popüler bir çözüm olarak kaldı ve 18. yüzyılda, sülük ve civa tuzları ve farklı dozlarda afyon ile güçlendirildi. Bu kısmın muhtemelen oldukça işe yaradığını tahmin edersiniz.

İnsanlar, bebeklerinin diş çıkarma süresince yaşadıkları sıkıntılardan dolayı öleceklerinden korktu. M.P. Ashley’nin Britanya Diş Hekimliği Dergisi’ndeki araştırması, yüzyıllar boyunca ebeveynlerin çocuklarının nöbetler, felç, kötü beslenme ve ölüm gibi komplikasyonlar açısından risk altında olduğuna inanıyorlardı.

Adli Diş Hekimliği ve Paul Revere

Bu meslek sandığımız kadar yeni değil ve Amerika’nın ilk adli diş hekiminin Paul Revere olduğu bir dava var. Kendisi bir demirci ustasıydı ve bir ahşap oymacısıydı. Fakat aynı zamanda da bir dişçi olarak eğitilmişti ve hizmetlerini 1770’lerde ilan etmişti. Hastalarından biri ise, kendisine fildişinden iki implant yaptığı Dr. Joseph Warren’dı.

Revere’nin Fransız Devrimi’ndeki çalışmaları oldukça iyi belgelenmiş olsa da, Warren’ın öneminin Revere’den aşağı kalır yanı yoktu. İngilizlerin arasına yerleştirdiği bir grup casusu yönetmişti ve Revere’ye ünlü olma yolunu açan da Warren’dı.  Warren daha sonra Massachusetts milis kuvvetlerine doğru yola çıktı fakat Bunker Tepesi Savaşı’nda öldürüldü. Bir toplu mezarın içine atıldı ve dokuz ay kadar sonra Amerikalılar mezarları kazmayı başardılar. Toplu mezarlara atılan askerleri oradan çıkarıp uygun şekilde bir cenaze töreni yaparak kendi mezarlıklarına defnettiler. Söylemeye gerek yok, ölenlerin kimliklerini belirlemek zordu.Ancak Revere, Warren’ın cesedini, onun için yaptığı implant dişler sayesinde teşhis etti.

Kaynak: Grunge

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here