Kötü Hissettiğiniz İçin Kendinizi Suçlamayın

0
2071

Giderek daha aşina hale geldiğimiz bir sözcük olan ve “mindfulness” olarak da bilinen bilinçli farkındalık, dikkati mevcut andaki deneyime (ortamdaki bir şey, bir düşünce veya duygu) yöneltmeyi ifade ediyor. Bu insanın zihninde olup bitenlerin farkına varmasına yardımcı oluyor ve bu farkındalık insanın kendisini neden keyifsiz hissettiğini görmesine olanak tanıyabiliyor. Ve sadece bu nedeni bilmek bile insanın kendisini daha iyi hissetmesini sağlayabiliyor. Bununla birlikte, bilinçli farkındalık keyifsizlik ve üzgünlük halini bir anda iyileştiren bir şey değil ve internette söylenenler gibi sadece rahatsız edici bir duygunun bilinçli olarak farkına varılması genellikle onun bir anda yok olmasını sağlamıyor.

Üzücü duygular hayatlarımızın o anındaki sorunlarına ve şartlarına dayalı olarak aklımızda beliriyor ve biz bunların ne zaman ortaya çıkacağını kontrol edemiyoruz. Ve bunlar ortaya çıktığında, biz zaten zor olan bir duruma bir de kendimizi olumsuz bir şekilde yargılamayı ekleyerek işleri daha da kötüleştirme eğiliminde oluyoruz. Bu olumsuz yargılamayı yapan bizim içsel eleştirmenimiz oluyor.

İçsel eleştirmenimiz bizim duygulara nasıl tepki vereceğimizi yönetebiliyor ve, “Üzgün değil, mutlu hisset,” ya da “Endişelenmeyi bırak,” gibi emirler verebiliyor ancak biz bir süreliğine aklımıza hangi düşüncelerin ya da duyguların yerleşeceğini kontrol edemeyebiliyoruz.  Bunun sebebi, aklımıza gelen şeylerin bizim geçmiş deneyimlerimize ve hayatlarımız hakkında kendimize anlattığımız hikayelere dayanması. Biz bir hikayenin içinde yaşıyoruz ve bizim hikayelerimiz genellikle bolca “yapmalıyım” ve “yapmamalıyım” fikrini içeriyor; yani o içsel eleştirmenin verdiği “Şu şekilde hissetmeliyim”, “Bu şekilde hissetmemeliyim” gibi emirleri.

Kendinize Şefkat Gösterin

Üzücü, can sıkıcı bir duygu ortaya çıktığında, genellikle kendimize bu şekilde hissetmememiz gerektiğini söylemek işe yaramıyor. Eğer üzgünlük ya da endişe hissi varsa, o var oluyor. Evet, acı veren, üzen duygunun farkına varmak fayda sağlayabiliyor. Ama otomatik olarak onu ortadan kaldırmıyor.

Bu durumda, üzücü, endişe verici ya da stres yaratan duyguları yok olmaya zorlamak yerine, bunlara eşlik eden zihinsel acı için kendimize şefkat ve merhametle yaklaşmak gerekiyor.

Yani, eğer kendinizi üzgün ya da endişeli hissediyorsanız, kendinizi yargılamadan üzgün ya da endişeli olun ama bu durumda kendinize şefkat gösterin. Diğer bir deyişle, kendinizi kötü hissettiğinizde, bu şekilde hissettiğiniz için kendinizi suçlamak yerine kendinizi rahatlatın ve teselli edin. Çünkü kendinizi suçlamak, sadece kendinizi kötü hissetmenin sonucu olarak zaten hissetmekte olduğunuz ıstıraba ikinci bir ıstırap katmanı ekliyor.

Bu duygular ortaya çıktığında, onları zihninizden atmaya çalışmak yerine kendinize şefkat ve anlayış göstermek bu duyguları yönetilebilir hale getiriyor. Bu sayede, insan bu duygular geçene kadar sabırlı bir şekilde bekleyebiliyor çünkü tüm duygular ve düşünceler eninde sonunda aklımızdan çıkıp gidiyor.

Zihninize belirli bir şekilde düşünmeyi ya da hissetmeyi emredemezsiniz. Eğer bunu yapabilseydiniz, zihninize sizi rahatsız eden şeylerin hiçbirini asla düşünmemeyi ve asla acı verici duygular deneyimlememeyi emrederdiniz. Dolayısıyla, o üzücü duyguları rahat ve oluruna bırakmanın size fayda edip etmediğine bakın ve bunları hissettiğiniz süreçte kendinizle şefkatli bir şekilde konuşun.

Orijinal Makale: Psychology Today

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here