Vücudun plasebo ile imtihanı

Vücudumuzdaki sağlık yönetim sistemi hastalıklarla kâr-zarar hesabına göre mücadele eder. Bu sistemde plasebo etkisinin de önemli bir işlevi olabilir. Bazen kişinin aldığı ilacın onu iyileştireceğine inanması, sağlık yönetim sisteminin de hastalığın yenileceğine inanmasını sağlar

0
1191

1996 yılında 56 öğrenci üstünde Trivaricane adında yeni bir ağrı kesici krem ile deney yapıldı. Gençlerin bir parmağına bu krem sürüldü ve etki etmesi beklendi. Ardından doktorlar, gençlerin ilaç sürülmüş parmağı ile ilaç sürülmemiş bir başka parmağına kerpetenle ağrı oluşturacak seviyede baskı yaptı. Gençler Trivaricane isimli kremin sürülü olduğu parmaklarında daha az acı hissettiklerini ifade etti. Oysa Trivaricane gerçek bir ilaç değildi ve hiçbir ağrı kesici etkisi yoktu. İşte bu olguya plasebo etkisi denir. Plasebo etkisi kişiye verilen ilacın, bu ilaç aslında etkisiz olmasına rağmen, kendini iyileştireceği yönündeki düşünce ve inancı ile ilişkili olarak fiziksel ya da psikolojik olarak iyileşmesidir. Doktorlar ilaçların etkisini denerken genelde hastalarını iki gruba ayırır. Bir grup gerçek ilacı alırken, diğer gruba içinde genelde şeker ya da tuz bulunan plasebo denilen, farmakolojik etkisi olmayan ilaçlar verilir. Eğer ilaç plasebo etkisinden üstün bir iyileştirici etki gösterirse o zaman o hastalığın tedavisinde kullanılabileceği sonucu çıkarılır.

ETKİLERİ FARKLI
Plasebo etkisinin tek bir etki etmediği ve çeşitli farklı türlerinin olabileceğini vurgulamakta fayda var. Örneğin plasebo etkisine bağlı bazı iyileşmeler aslında hastalığın kendi doğal iyileşmesidir, diğer bir deyişle kişi plasebo ilaç almasa da zaten iyileşecektir. Yine plasebo’ya bağlı iyileşme iddialarının bir kısmı sübjektiftir. Kişi iyileşmediği halde iyileştiği hissine kapılabilir ya da doktorların “İyileşiyor musun?” sorusuna olumlu cevap verme ihtiyacı nedeniyle sübjektif bir iyileşme iddiasında bulunabilir. Ancak plasebo etkisinin beyin ve vücut üstünde nesnel ve fizyolojik etkileri de olabileceği biliniyor. Örneğin plasebo etkisinin kişinin kalp atış hızı ve tansiyonuyla ağrı, depresyon, anksiyete, Parkinson hastalığına bağlı beyin kimyasında değişimlere yol açabileceği biliniyor. Plasebo etkisi özellikle alternatif tıp ve New Age savunucuları tarafından kendi yöntemlerini aklamakta kullanılır. Bu kişiler kullandıkları işe yaramaz yöntemlerin plasebo etkisini güçlendirdiğini iddia eder. Ancak bu iddia abartılıdır, evet alternatif tıp plasebo etkisi yaratabilir, ancak bir tedavinin plasebo etkisine yol açtığını iddia etmek, o tedavinin çalışmadığını kabul etmek demektir. Zira yukarıda da belirttiğimiz gibi bir ilacın tedavi edici rolü olduğunu söylemek onun plasebo’dan daha etkili olduğunu söylemeye eştir. PEKİ BU ETKİ NASIL OLUYOR?
Alternatif tıbbın öngördüğü tedaviler, plasebo’yu güçlendiremez. Nitekim zaten kullanacağınız gerçekten işe yarayan ilaçlar plasebo etkisini de sağlayacaktır. Bu noktada plasebo etkisinin kanser, astım gibi hastalıkları tedavi etmede kendi başına bir işe yaramadığını, sadece psikolojik etkileri olduğunu, bu yönde bilimsel çalışmalar olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Peki bu plasebo etkisini gerçekleştiren şey nedir? Nasıl olur da bir ilacın işe yaradığına inanmak iyileşmemize katkıda bulunabilir? Bu konuda Cambridge Üniversitesi’nden psikolog Nicholas Humphrey’nin çok ilginç bir teorisi var. Ona göre insanda sağlık yönetim sistemi vardır ve vücudumuz hastalıklara karşı bir kâr-zarar hesabına göre savaşır. Ateş, bulantı, ishal, depresyon, acı, bağışıklık sisteminin verdiği tepkiler, vücudun hastalıklar karşısında geliştirdiği doğal tepkilerdir.

HER ZAMAN AYNI HESAP YAPILMAZ
Ancak bu tepkilerin bedelleri vardır. Bunlar fazladan kalori yakmak, gıdaları veya sıvıyı atmak, dikkat dağınıklığına yol açmak, başka hastalıklara yol açabilme gibi hayatta kalma mücadelesinde zararlı olabilecek sonuçlara yol açar. Örneğin insanlar kusarak, gıda maddeleri ve vücutlarındaki sıvıyı atarlar. Ya da ateş yükseldiği zaman her 1 derece artış, vücudun harcadığı enerjiyi yüzde 10-15 oranında artırır ve ateşin çok yükselmesi beyne zarar verebilir. Sağlık yönetim sistemimiz her zaman bu kâr-zarar hesabına göre hastalıklarla yoğun bir mücadeleye girmeyebilir. Mesela hamile olan ya da gıda eksikliği çeken bireylerde ateş daha az yükselir. Çünkü bu bireylerde sağlık yönetim sistemi gıda kaybını azaltmaya çalışır. Nitekim sağlık yönetim sistemi, hayvanlarla yapılan deneylerde de görülmüştür. 2002 yılında Ohio State Üniversitesi’nde Randy Nelson ve meslektaşları fareler üstünde ilginç bir deney yaptılar. Farelere bakteri enfeksiyonunu taklit eden bir kimyasal verildi. Fareler kafeslerinde kışın kısa günlerine benzer şekilde kısa bir süre ışığa maruz bırakılıp, çoğunlukla karanlıkta bırakıldılar. Bu deney sırasında farelerin bağışıklık sisteminin enfeksiyonla savaşmadığı görüldü. Daha sonra farelere yine aynı kimyasal verilmiş ancak bu sefer daha uzun süre ışığına maruz bırakılmış, yaz olduğu izlenimi verilmiştir. Bu koşullar altında bağışıklık sistemleri devreye girmiş ve enfeksiyonla savaşmıştır. Kışın farelerin gıda bulma şansı, yaza göre çok daha düşüktür. Bağışıklık sistemini devreye sokmak vücudun enerji kaybetmesine yol açar. Bundan dolayı farenin bedeni yazın bağışıklık sistemini devreye sokmayı seçerken, kışın gıdasız kalma riskine karşı hastalığın uzaması pahasına bağışıklık sistemini tüm gücü ile devreye sokmamayı tercih etmiştir. Peki bunların plasebo etkisi ile ne ilgisi var? Humphrey’ye göre plasebo etkisi doğrudan sağlık yönetim sistemi ile ilişkilidir. Kişinin aldığı ilacın onu iyileştireceğine inanması, sağlık yönetim sisteminin de hastalığın yenileceğine inanmasını sağlar. Bunun sonucunda kâr-zarar hesabında, hastalıkla tam mücadele kararı çıkar. Vücut tüm olanakları ile hastalıkla mücadele eder. Yani plasebo New Age’çilerin iddia ettiği gibi akıl üstü, anlaşılmaz mistik bir fenomen değildir.

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here